2023 yılının Türk çelik sektörü açısından zorlayıcı geçtiğini dile getiren Çelik Dış Ticaret Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Namık K. Ekinci; “Türk çelik sektörü tarihinin en derin dış ticaret krizlerinden birini yaşıyor. Türkiye çelik piyasası yeni rakipleri nedeniyle pazarlarını kaybetmeye başladı. Yurtdışı pazarlarda rekabetçiliğimizi sürdürmenin yolu hammadde tedarik güvenliğinin tesis edildiği ve enerji maliyetlerinin rekabetçiliği öldürmediği bir düzende, toplam yatırımların katma değeri yüksek ürünlere yönelmesinden geçiyor.” şeklinde konuştu. Namık Ekinci; Türk çelik sektörünün genel durumunu, geleceğini ve sorunlarını Steel Türk Dergisi’ne anlattı. Kendisine değerli görüşlerinden dolayı teşekkür ediyor, röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.

Türk Çelik sektörünün genel durumunu bizler için yorumlar mısınız?

Çelik sektörü 2023 yılını nasıl geçirdi? 2023 yılı Türk çelik sektörü için kesinlikle iyi hatırlanmayacak. Tarihsel olarak birçok dönemsel krize girmiş ve hepsinden öğrenerek, güçlenerek çıkmış olan Türk Çelik sektörü için tarihinin en derin dış ticaret krizlerinden birini yaşıyor diyebiliriz. Nedenlerine geçmeden önce karşı karşıya olduğumuz durumu bütün açıklığıyla tartışabilmemiz için rakamlara ihtiyacımız var. Türk çelik üreticilerinin kapasite kullanımı Ocak-Ekim 2023 döneminde bir önceki yılın aynı dönemindeki %65,4 seviyesinden %55’e geriledi. Bu istatistikte zayıf talebin ve düşük marjların izini sürebiliyoruz. Halbuki aynı zaman aralığında küresel oran %73,4 seviyesinden kayda değer bir atışla %75,3 seviyesine yükseldi. Öte yandan Türkiye’nin ham çelik üretimi, Şubat ayındaki deprem felaketinin ardından yaşanan duruşlar ve yüksek enerji fiyatlarının etkisiyle yılın aynı döneminde yıllık bazda 8,8 puanlık düşüşle 27,5 milyon tona geriledi. Dahası Ocak-Eylül 2023 döneminde Türkiye’nin çelik ihracatı bir önceki yıl ulaşılan 12,4 milyon tondan 7,5 milyon tona geriledi.

Türk Çelik sektörü yükselen enerji maliyetleri, baskı altındaki kur ve enflasyon nedeniyle özellikle en büyük ihracat pazarı olan Avrupa pazarında rekabet gücünü kaybetmeye başladı. Sektörün Avrupa’daki ihracat payı %43’ten %31’e geriledi. Geçmişte Türk Çelik sektörünün tarihsel ihracat pazarı olan Körfez ülkeleri ve İran artık dış ticarette rakibimiz haline geldi. Bu anlamda 2023 yılı yanı başımızdaki bölgesel savaşların / gerilimlerin gölgesinde, artan korumacılık önlemleri, tedarik zinciri problemleri, hammadde sıkıntıları gibi birçok engeli aşmaya çalışmakla geçti.

Piyasaların genel durumu ve enflasyonun yükselmesi sizce çelik sektörünü nasıl etkiledi? 2024 yılında çelik sektörünü neler bekliyor?

Öncelikle büyük resme odaklanalım. Küresel çelik sektörüyle ilgili en büyük problem küresel büyümenin ve talebin sekteye uğraması ve dolayısıyla alt sektörlerde yatırım iştahı azaldığında, çelik talebinin de ciddi oranda baskılanması. Özellikle 2022 yılının ikinci yarısından itibaren makro değişkenlerde bozulmayı gözlemleyebiliyoruz. 2022 yılı içinde başlayan Rusya-Ukrayna savaşı ve bu savaş akabinde uygulanmaya başlanan yaptırımlar ve Türkiye’de yaşanan deprem felaketi belirleyici olmuştu. Bu yılın Ekim ayında başlayan İsrail-Hamas savaşı, ABD-Çin gerginliği, iklim değişikliğinin yarattığı doğal afetler ve yeşil dönüşüm çabaları ve bütün bunlarına ilaveten 2024 yılına girerken ticaret rotalarında ortaya çıkan riskler önümüzdeki yıl büyümeyi ve yatırımları etkileyen, dolayısıyla dikkatle takip edilmesi gereken etkenler olarak öne çıkıyor.

Küresel çelik talebi, yüksek faiz oranları ve enflasyonist ortamının etkisini hissetmeye devam ediyor. Dünya Çelik Birliği’nin yakın zamanda yayınlanan raporuna göre dünyada sıkı para politikalarının ve Çin ekonomisinden gelen olumsuz sinyallerin etkisiyle geçen yıl yüzde 3.3 daralan küresel çelik talebi bu yıl yüzde 1.8 artacak. 2024 yılı için ise yüzde 1.9 büyüme öngörülüyor. Yine aynı rapora göre Türk çelik talebinin 2023’te yüzde 19 ile çok yüksek bir büyüme kaydetmesi ve 2024’te de büyümeye devam etmesi bekleniyor. Çelik talebi, depremle bağlantılı inşaat faaliyetleri ve yabancı yatırımı ülke dışında tutan, geleneksel olmayan para politikasının terk edilmesinden fayda görecek. AB dışındaki diğer Avrupa ülkelerindeki çelik talebinin 2023’te yüzde 14.9, 2024’te ise yüzde 5.1 oranında artması bekleniyor.

Enflasyon mevcut seviyede kaldığı müddetçe çelikle ilgili olumlu rüzgârın görüleceğini düşünmüyoruz. 2024’e girerken Avrupa olumsuz bir tablo çiziyor ve EUROFER tarafından yayımlanan verilere göre çelik tüketen sektörlerin büyümeyeceğinin veya sınırlı bir büyüme göstereceğinin altı çiziliyor. Ayrıca bu yıl görece iyi bir büyüme gösteren ABD için önümüzdeki yıl resesyon beklentisi olduğu ve dünyanın en büyük ekonomisi olması sebebiyle bu durumun tüm ülkeleri olumsuz etkileyeceği de dikkate alınmalı. Ancak önümüzdeki dönemde enflasyonun çoğu büyük ekonomide gerilemekte olduğunu da hesaba katarsak, faiz artış hızının yavaşlaması bekleniyor. Küresel düzeyde satın alma yöneticileri endeksleri de üretim, yeni siparişler ve yeni ihracat işlerindeki düşüş oranının azaldığını gösteriyor. Her ne kadar eskiye dönüş kolay olmasa da en azından 2024 yılının ikinci yarısı için görece umutlu olacak nedenlerimiz olduğunu görüyoruz.

Ancak Türk Çelik sektörünün bu görece iyimser tablodan hakkını alacağına dair endişelerimiz de bulunmakta. Yukarıda da değindiğimiz üzere Türkiye çelik piyasası yeni rakipleri nedeniyle pazarlarını kaybetmeye başladı. Yurtdışı pazarlarda rekabetçiliğimizi sürdürmenin yolu hammadde tedarik güvenliğinin tesis edildiği ve enerji maliyetlerinin rekabetçiliği öldürmediği bir düzende, toplam yatırımların katma değeri yüksek ürünlere yönelmesinden geçiyor.

2024 yılında hurda ve cevher fiyatları nasıl bir yol izleyecek? Bu bağlamda rekabet gücünde üstünlük entegre tesislerde mi olacak, ark ocaklı tesislerde mi olacak?

2024 yılında, artan ark ocaklı tesis kapasiteleri ve birçok ülkedeki hurda ihracat tedbirleri nedeniyle; hurda fiyatlarının nispeten yüksek seviyelerde kalacağını öngörüyorum. Nitekim son 1 ayda hurda fiyatlarında, %20’lere varan artışlara şahit olduk. Cevher ve kömür tarafında ise, ana talep tarafı olan Çin’deki gelişmeler belirleyici olacaktır. Halihazırda 130 usd/ton olan cevher fiyatının, gelecek yıl 120-140 usd/ ton civarında değişeceğine dair çok sayıda açıklama söz konusu…

“Türkiye çelik piyasası yeni rakipleri nedeniyle pazarlarını kaybetmeye başladı”

Geleneksel olarak cevher ve kömürle üretim yapan entegre tesisler, hurdadan üretim yapan ark ocaklı tesislere nazaran, son 20 yılda 50- 150 usd/ton başına avantajlı olmuşlardır. Bir ya da iki defa ark ocaklı tesislerin maliyeti daha düşük gerçekleşmiştir. Dolayısıyla entegre tesislerin daha düşük maliyetli üretim trendinin devam edeceği beklenmelidir.

“Entegre tesislerin üretimdeki maliyet avantajı devam edecek”

Son olarak çelik sektörüne dair neler söylemek istersiniz?

Türk çelik sektörü sadece doğrudan ihracat değil, iç satış yoluyla da değer zincirinde ihracata dayalı katma değeri yüksek ürünler üreten inşaat, beyaz eşya ve otomotiv gibi birçok endüstriyel sektöre mamul / yarı mamul tedarik ederek dolaylı olarak da ihracat gerçekleştirmektedir. Bu yönüyle bakıldığında Çelik sektörünün doğrudan ve dolaylı ihracatı ülkemizin dış ticaret dengesi için stratejik öneme sahiptir.

Türk Çelik sektörünün yerli hammadde yetersizliği sebebiyle hammaddede dışa bağımlı olması, sektörümüz için hammadde ithalatını kaçınılmaz hale getirmektedir. Buna rağmen, çelik sektörü ihracata dayalı üretim stratejisiyle ihracatı her zaman önceleyen bir yaklaşım içinde olmuştur. Ancak Yeşil Dönüşüm kapsamında Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok pazar için hurdanın stratejik öneminin giderek artacak olması, gelecekte hurda bulunabilirliği ve dolayısıyla hurdaya dayalı üretim yapan sektörümüzün gelecekteki rekabetçiliği hususunda soru işaretlerini de beraberinde getirmektedir. Geçtiğimiz yıldan devraldığımız hammadde tedarik sorunları, artan enerji maliyetleri ve küresel resesyonun yarattığı talep iştahındaki azalmanın, ihracatın ithalatı karşılama oranında dramatik bir düşüşe sebep olmasının önüne geçmenin, ihracattaki karlılığımızı ve rekabetçiliğimizi sürdürülebilir kılmanın yolu bütüncül ve kollektif bir plan dahilinde hareket etmekten geçiyor.

Dünya çelik sektörü kalıcı bir dönüşüm sürecine girmişken, Türk Çelik sektörünün dış ticaretteki rekabetçiliğini sürdürülebilir kılmasının yolu karşı karşıya kaldığı sorunu doğru tespit edebilmesinden geçiyor. Sorunun doğru tanımlanabilmesi için ise sektörün bütün paydaşlarının katılımına açık, şeffaf ve yapıcı bir tartışma ortamının yaratılması hayati önem taşıyor.

Tam da bu sebeple Çelik Dış Ticaret Derneği 5 Aralık 2023 tarihinde düzenlediği “Söz Sizde – Çelik Sohbetleri” etkinliğinin odak konusu “Artan ithalat, Azalan İhracat Kıskacında Türk Çelik Sektörü” oldu. Umut ederim önümüzdeki dönemde bu panelin vesile olduğu tartışma ortamını bir çalıştay vasıtasıyla sektörün geneline yayarak ortak sorunlara ortak cevaplar arayan bir ortamı tesis ederiz.

Son olarak sizin vesilenizle bütün Çelik ailesinin yeni yılını kutlar, sevdikleriyle birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yıl dilerim.

(Bu içerik SteelTürk Dergisi tarafından hazırlanmıştır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.)