Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Sayın Veysel Yayan; 2024 yılı çelik piyasalarını bizler için değerlendirdi. Gerçekleştirdiğimiz röportajımızı sizlerle paylaşıyoruz.

“Türk çelik sektörü karbonsuzlaşma konusunda emin adımlarla yoluna devam ediyor”

Türk Çelik sektörü açısından 2024 yılı nasıl geçti?

Deprem etkisinin ve Uzakdoğu ülkelerinden ülkemize yönelik dampingli ithalatın yoğun olarak hissedildiği 2023 yılının ardından, 2024 yılı üretim ve ihracatta dengelenmelerin yaşandığı bir yıl oldu. 2024 yılı Kasım ayı verilerine göre, 11 aylık dönemde Türkiye’nin ham çelik üretimi %11,2 artışla 33,9 milyon tona yükseldi.

Yılın son çeyreğinde gözlenen tüketim artışları olumlu bir gelişme olarak dikkat çekti. 2023 yılında ulaşılan 38,1 milyon tonluk rekor tüketim seviyesinin ardından, 2024 yılının 11 aylık dönemi itibariyle tüketim, 35,1 milyon tondan 35 milyon tona gerileyerek, yalnızca % 0,3 oranında düşüş gösterdi. Deprem kaynaklı tüketim artışının da etkisi ile tüketim yüksek seviyede oluşmaya devam etti.

Türk çelik sektörü, küresel çelik talebinde yaşanan daralmaya rağmen, 2024 yılında ihracat pazarlarında güçlü bir toparlanma gösterdi. Ocak-Kasım döneminde, ihracat miktarda %29,1 artışla 12,1 milyon tona, değerde %15,3 artışla 8,9 milyar dolara yükseldi. 2024 yılında ihracatta gözlenen artış, Kızıldeniz’de devam eden gerilimlerin, Uzak Doğulu üreticilerin Avrupa pazarına erişimini zorlaştırması sonrasında, ortaya çıkan talebin kısmen Türk üreticiler tarafından karşılanması; özellikle AB ülkelerine yönelik ihracattaki artışta, önemli bir rol oynadı. İhracat artarken, ithalatın %13 azalışla, 11,9 milyar dolara gerilemesi, ihracatın ithalatı karşılama oranını, 2023 yılındaki %54,5 seviyesinden, 2024'te %74,2'ye çıkmasına imkan sağladı. Çin’e karşı, pek çok ülkenin yurtiçi piyasalarını korumak amacıyla almış olduğu önlemlere paralel olarak, Türkiye’de de filmaşin ithalatı için alınmış bulunan koruma tedbiri, söz konusu ürün ithalatının %51 oranında gerilemesine imkan sağladı.

Ticaret politikası önlemlerinin daha aktif şekilde uygulanması, sektörü uluslararası pazarlarda yeniden güçlü bir konuma taşımak için kritik bir adım olarak değerlendirilmektedir. Benzer şekilde, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya’dan yapılan yassı sıcak ürün ithalatı için belirlenmiş bulunan damping marjlarının da, yılın son çeyreğinde ithalatın düşüş eğilimine girmesine katkıda bulunduğu gözlenmektedir. Diğer taraftan, Başkan Trump’ın yeniden seçilmesinin ardından, gündeme getirilen ABD’nin Meksika, Brezilya ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe yönelik %25’lik vergi muafiyetini kaldırmasının, Türkiye için bir avantaj oluşturabileceği değerlendirilmektedir.

Artan üretim maliyetlerine rağmen döviz kurunun düşük kalması ve çelik talebinin düşmeye devam etmesi şirketlere ve çelik sektörüne nasıl yansıyor?

Yurt içi girdi maliyetlerindeki artışa rağmen, döviz kurunun düşük kalması, ağırlıklı bir şekilde ihracata yönelen çelik sektörümüzü olumsuz yönde etkilemiş, nihai ürün fiyatlarındaki gerileme, bu olumsuzluğu daha da arttırmıştır. Bu arada ithal çelik ürünlerinin dampingli fiyatlarla daha ucuz hale gelmesi, yerli üreticileri zorlayarak, pazar kaybına yol açmıştır.

Karbonsuzlaşma konusunda yapılan / yapılması gereken yatırımlar çelik sektörüne nasıl yansıyor? Bu konudaki düşünceleriniz neler?

Çelik sektörü, gezegenimizin en fazla karbon salan sektörlerinden biridir. Çelik üretimi tüm insan yapımı sera gazı emisyonlarının %7'sinden sorumludur. Küresel ekonominin yapı taşlarından biri olan çeliğin karbon ayak izi, otomotivden inşaata, makineden ulaştırmaya ve enerjiye kadar hemen her sektörü etkilemektedir.

Yine de çelik, küresel karbonsuzlaştırma çabalarına öncülük etmek için sektör olarak en iyi adaylardan birisidir.

Çelik talebinin güçlü olması ve hükümet politikalarının daha düşük karbonlu üretimi desteklemesi, çelik üreticilerinin karbonsuzlaştırma için gerekli kaynakları taahhüt etmeye istekli olması için müsait bir ortam oluşturmaktadır. Ticari ölçekte yeşil çeliğin (fosil yakıtlar kullanılmadan üretilen çelik) anahtarı, endüstriler arası ortaklıklarda yatmaktadır.

Çeliğin karbonsuzlaştırma için uygun bir sektör olmasının önemli nedeni, geçiş için düşünülen teknolojilerin birçoğunun yüksek olgunluk seviyesidir. Elektrik ark ocakları halen dünya çelik üretiminde sorunsuz bir şekilde kullanılmakta ve geleneksel çeliğin yaklaşık %29'u elektrik ark ocaklarında üretilmektedir.

Yeşil çelik üretiminde öne çıkması beklenen diğer bir yöntem ise, demirin doğrudan indirgenmesinde yeşil hidrojenin kullanılmasıdır. Ancak bu yöntemde kullanılacak hidrojen kapasitesinin yaratılması, üretimi, taşınması, depolanması ve kullanımında her yönüyle güvenilir teknolojik seviyelere ulaşılması, maliyetlerin düşürülmesi ve bunları yapmak için de önemli miktarda sermaye yatırımının gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Küresel ekonomiye baktığımızda ise her ne kadar ciddi yatırımlar yapılmış olsa da, ticari ölçekli yeşil çelik üretimine yönelik, rekabetçi bir maliyetle yeşil hidrojen üretmek için, yeterli yenilenebilir enerji arzı bulunmamaktadır. Bu yatırımların bir şekilde hızlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Çelik endüstrisinde karbonsuzlaştırma yolunda ilerlemeyi amaçlayan şirketlerin, yeterli yeşil güç oluşturmaya yardımcı olmak için ulusal ağların yeşil enerji yatırımlarını beklemedikleri, yatırımlarını kendilerinin yaptığı veya ekosistemlerine yeşil enerji üretim şirketlerini dahil ettikleri gözlenmektedir.

Çelik sektörünün karbonsuzlaştırılması için ortaya atılan diğer bir yöntem de, karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCUS) teknolojisidir. Şu aşamada çok fazla girişim olmasına rağmen, uygun maliyet ve güvenilirlik konusunda kendini tam olarak ispatlamış bir yöntem henüz ortaya konulmamıştır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Türk çelik sektörü; elektrik ark ocağı ağırlıklı yapısı, yenilenebilir enerjiye, DRI üretimine ve entegre tesislerde proses iyileştirmelerine yönelik çok yönlü yatırımları ile, karbonsuzlaşma istikametinde emin adımlar ile yürüyüşünü sürdürmektedir.

2025 yılında hurda, cevher ve çelik fiyatları nasıl bir yol izleyecek? 2025 için öngörüleriniz neler? Arz-talep ve fiyatlar nasıl bir yol izledi?

2024 yılında Çin’deki tüketim daralması sebebiyle baskı altında kalan cevher ve hurda fiyatlarının 2025 yılında kademeli bir şekilde artış eğilim içerisine gireceği, çelik fiyatlarının da talepteki mütevazi iyileşmeye paralel olarak, artış göstereceği değerlendirilmektedir.

 

İçerikler SteelTürk Dergisi tarafından özel olarak hazırlanmış olup, içerikler alıntılanamaz, değiştirilerek dahi kullanılamaz.