Aklıma takılan bir konu, Çin’in düşük fiyatları...
Hammadde ve işçilik maliyetlerimiz birbirine yakın olmasına rağmen Çin’in fob fiyatları 500-600 dolarlık malda bizden 100-150 usd/ton daha düşük. Acaba nasıl oluyor? Neden oluyor? Bunun irdelenmesi lazım.
- Çinli hesap mı bilmiyor?
- Yok, hesap biliyor ama zararına satış yapmak istiyor derseniz? O zaman sormak lazım, acaba neden? Bir nedeni olmalı. Bu, derinine analiz edilmeli. Ekonomik sebebi bulunmalı. Sırrı çözülmeli.
Çin 2024’te 110 milyon ton ihracat yapmış olacak. Üretimi 1 021 000 000 ton. Ayrıca başka ülkelerde gizli üretimleri var.
Neden üretimi arttırıp, bizden % 20 düşük fiyatla ihracat yapmak isterler?
Bu soruların cevabını bulmadan, istatistikleri sıralayarak okumak, değişimin nedenlerini bulmadan okumak pek faydalı değil.
Bizde çeliğin 2024 durumuna kaba rakamlarla bakarsak:
- Çelik üretim kapasitemiz 50 milyon ton
- Gerçekleşen üretim: 36-37 milyon ton
- Bunun 17 milyon tonu uzun mamul. 18 milyonu yassı mamul. (2024’te ilk defa yassı üretimi, uzunu geçmiş)
- Tüketimin % 42’sini ithalatla karşılamışız.
- İthalatta birinci sırada Çin var. Sonra Kore, Mısır, Rusya, Fransa geliyor.
- İhracatımızın % 20’si inşaat demiri
Bu tablo bana göre şunu söylüyor. Türkiye, ihtiyacı olan malları üretmiyor. Düşük fiyatlı mamullere odaklanmış. Hurda, cevher, kömür uzak ülkelerden geliyor. Yine dışardan alyajlar geliyor. Bunları birleştirip 1300-1500 derecede eritiyorsunuz. Buradan nihai ürüne gelene kadar bir sürü, emek ve zahmet var. Neticede çıkan ürünün fiyatı 500-600 usd/ton. Bir ton bin kilo olduğuna göre, mamulün kilosu 50 cent civarında. 50 centin 40 centi girdi ithalatına gidiyor, ülkede kalan 10 cent. Bu da iç masraf kalemleri ve artarsa kar olacak.
Böyle bir sektörün kapasitesini arttırmaya çabalıyoruz. Anlamakta zorlanıyorum.
Ülkeye fayda olarak düşünsek, mesela kromu işleyip satsak, mesela çelik yerine fındık üretimini desteklesek, pazarlamasını geliştirsek daha karlı olmaz mıyız? Üstelik fındıkta tek tabancayız. Dünya fındık üretiminin % 65’i bizde. Üretimi dışa bağlı değil. Oysa, biz fındık ekim alanlarını sınırlıyoruz. Fındıkçıyı bir dövmediğimiz kaldı. Adam verilen fiyatlarla masrafını çıkartamıyor. Halbuki 2024’te 2 milyar 350 milyon dolarlık fındık ihracatı yapılmış. Demir çeliğin ihracattan ülkeye kalan net getirisi fındık kadar var yok. ( Zeytinde de benzer durum var. Bu yıl yağlık zeytin Ege’de 24 tl, Gemlik Bölgesi’nde 40 tl./kg. ya satılıyor. Yalnız toplama maliyeti takriben 15/tl kg . diğer gider kalemleri de 15 liradan fazla. Zeytin iyi değerlendirilemediği için, bir strateji olmadığı için üretici kan ağlıyor, tarımdan çekiliyor.)
Bu örnekleri arttırabiliriz.
Bana göre Türkiye inşaat demiri ve filmaşin üretimini azaltmalıdır, hatta çekilmelidir. Üreteceğimiz çelikler ithal ettiğimiz çelik ürünlerine dönük olmalıdır.
Hesap yapmadan karar vermek “2023 Vizyonu” na benzer. Gaz verir, sempatik gelir ama işe yaramaz. 10 yıl önce ne demiştik. “2023 vizyonumuz, çelikte 110 milyon ton üretim, 55 milyar dolarlık ihracat”
2023 geçti 2025’e geldik. 2023 vizyonunun neresindeyiz? Yarısı, hatta üçte biri tuttu mu?
Her yıl olduğu gibi anketlerde yine kimisi üçüncü çeyrekte işler düzelir diyecek. Kimisi ikinci çeyrek diyecek. Bu aslında bir dilek, bir umuttur.
Ancak, umut bir strateji değildir.
Ben 2025’e olumlu bakamıyorum. Dört ana nedenle:
- Yüksek enflasyon kontrol altına alınamazsa, kurlar gerçeği yansıtmazsa iyiye gidiş olmaz. İthalat artar, ihracat zorlanır. Yatırımcı bulmak zorlaşır.
- Globalleşmenin bitiyor olması, vergi ve kotalarla ülkelerin kendilerini koruması, ihracatı zorlamaya devam eder.
- En uzun sınırımız olan Suriye’de toprak paylaşım savaşı var. Biz de çok etkileneceğiz. Doğal olarak, bizim savunma giderlerimiz de çok artacak. Bütçemiz buna müsait değil. Yeni vergilerin gelmesi gerekecek. Ekonomi bunu kaldırabilecek güçte değil.
- Kabul edilen 2025 bütçesinde, 14 trilyon 731 milyar lira gider, 12 trilyon 800 milyar lira ise gelir hedefleniyor. Bütçe açığının ise 1 trilyon 931 milyar TL olması öngörülüyor. En büyük gider, faiz kaleminde. 2022'de 311 milyar TL, 2023'te 675 milyar TL, 2024'te 11 ayda 1 trilyon 195 milyar TL olan faiz giderleri, 2025'te neredeyse 2 trilyon TL'ye dayanacakmış. Bütçeyi hazırlayıp onaylayanlara göre,
“Bu değirmen iyi değirmen, eğer suyu gelirse”
Bir umudum, bence dünyadaki rakiplerinden çok daha çalışkan, esnek, çözüm üreten başarılı demir çelik sektörü çalışanlarında.
Onlar bir çözüm bulursa ne ala.
Yoksa bu mevcut vizyonla, bu hesap ve stratejiyle 2025’te bizim sektörümüzde de parlak bir yıl beklemiyorum.
İçerikler SteelTürk Dergisi tarafından özel olarak hazırlanmış olup, içerikler alıntılanamaz, değiştirilerek dahi kullanılamaz.