İnsan… Öylesine derin ve anlamlı bir ifade ki aslında… Tek kelimenin içerisinde burada sayamayacağımız kadar anlam yüklü. Şirketlerde Personel Kaynakları, Çalışan Kaynakları gibi isimler yerine “İnsan Kaynakları” ifadesini ilk kullanan her kimse bu anlam derinliğinin ziyadesiyle farkında imiş… Evlerimizde, işyerlerimizde, fabrikalarda, gittiğimiz cafe ve restoranlarda çalışan herkes “İnsan”… Bazen bu gerçekliği unutanlar olabiliyor. Profesyonel iş hayatında insandan daha önemli bir olgu var. Onu da “Yetişmiş İnsan Kaynağı” olarak tarif ediyoruz. Çocuk yaşta çıraklıktan başlayıp kalfalık - ustalık süreçlerini yaşayıp tecrübeyle yoğrulanlar veya alanıyla ilgili tüm eğitimleri alıp lisans / yüksek lisans aşamalarıyla akademik altyapısını tamamlayarak yetişen insan kaynağından bahsediyoruz. Her iki durum da büyük meşakkatler içeriyor. Uzmanlaşmak, görev yapılan alanda tecrübe kazanmak ve başarıyı yakalamak kolay olmuyor. Peki bizler bu durumun ne kadar farkındayız?
Patronlar, Yetişmiş İnsan Kaynağına Yeteri Kadar Önem Veriyor mu?
Kimler yetişmiş insan kaynağının öneminin farkında? Mesela orta düzey yöneticiler veya birim müdürleri farkında mı? Ya üst düzey yöneticiler? Direktörler, Genel Müdür Yardımcıları veya Genel Müdürler bu olaya hangi açıdan bakıyor? En önemlisi de patronlar nasıl yaklaşıyor bu meseleye? Ülkemizde irili ufaklı, hatta koca koca şirketlerin çoğunluğu hala patron hâkimiyeti ile yönetiliyor. Patronlar çalışanlarının kıymetini yeterince biliyor mu? 10 yıllık, 20 yıllık çalışanlarının emeklerine gerekli önemi veriyorlar mı? Yoksa küçük maaş zammı farkları yüzünden ellerinden kayıp gitmelerine göz mü yumuyorlar? Basit bir izin süresi anlaşmazlığı ya da sunulan sosyal haklardaki beklentilerin arttırılması talepleri sebebiyle sağ kollarını, şirketlerinin omurgası sayılabilecek insanları göz göre göre kayıp mı ediyorlar?
Kaçan Balık Büyük Olur. Yetişmiş Personellerinizi Rakiplerinize Kaptırmayın
Yukarıda bahsettiğim durumlar maalesef demir çelik sektöründe de sıkça yaşanıyor. Adları firmalarıyla özdeşleşmiş isimler bile bir bakıyoruz ki ayrılmış, rakip firmada işe başlamış. Giden sadece personel olmuyor. Portföyünü de yanında götürüyor, bunu unutmayın. Çalışanınızın kıymetini yanınızdayken bilin. Karşınıza geçip ben gidiyorum dediğinde böbürlenip kapıyı göstermeyin. Müşteriyi tanımak, malzemeyi tanımak, şirketin şartlarını kavramak kolay olmuyor. Kavramış olanların kıymetini bilin… Tabi ki kimse vazgeçilmez değildir. Tabi ki herkes tek şirketten emekli olsun diye bir kural yok lakin sudan sebeplerle iş akışlarınızı bozmayın. Yetişmelerinde katkınız olan insanları elinizde tutmakta ısrar edin.
Kendi İşini Kurmak İsteyene Kapıyı Değil Paylaşımcı Olmayı Gösterin
Kendi şirketini kurma hayali olan çalışanlarınıza da anlayış gösterin. İletişiminizi kesmeyin. Aksine destek olun. Hatta ilk tedarikçisi, mümkünse sermayedarı olun. Girişimci olmalarına katkı sunun… Yine sizin havuzunuzda olsunlar, yine sizin malınızı satsınlar. Kibre kapılmayın, gönlünüzü de, kesenizi de açık tutun. Sonunda kazanan yine siz olursunuz.
Saygılarımla…